Dünya üzerinde birçok terapi ekolü vardır ve her bir ekol birbirinden çeşitli noktalarda farklılık gösterir. En sık uygulanan terapilerin odaklandığı bazı alanlar şunlardır:
- Bilinçdışı faktörler
- Erken dönem yaşantıların travmatik etkileri
- Problemlere karşı kabullenici yaklaşım
- Olaylara yüklenen anlamlar
- Davranışların sorunu sürdürücü etkisi
- Etkili olmayan iletişim
- İsteklerin bastırılması…
Bu maddelerde de görüldüğü gibi konular birbirinden oldukça farklı olabileceği gibi her terapi ekolünün kendi sistemi mevcuttur ve bu sisteme en uygun teknikler kullanılır. Ancak psikolojik sorun yaşayan kişilerin tek bir amacı vardır: ”Daha iyi hissetmek.”.
Zamanın Etkili Kullanımı
Uygulanan terapi ekolüne bağlı olarak seans sıklıkları ve uygulama süresi de farklılık gösterecektir. Örneğin bazı terapiler en az 1-2 yıl gibi bir süre görüşmenin gerekli olduğunun altını çizerken sorunun sürmesine yol açan etkenlere odaklanan terapiler çok daha kısa sürede beklentilere cevap verebilmektedir. Bilişsel Davranışçı Terapi- sıklıkla BDT kısaltılmasıyla karşılaşılır- bu tarz terapilere en güzel örneklerdendir.
Çözüm Odaklı Çalışma
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), deneyimlenen soruna olabildiğince hızlı ve etkili bir şekilde müdahale etmek amacıyla geliştirilmiştir ve halen yeni araştırma sonuçlarıyla beslenerek gelişmeye devam eder. BDT’de ilk amaç sorunu net bir biçimde belirleyerek en iyi formülasyonu geliştirmektir. Burada formülasyondan kast edilen şey terapistin sorunun doğası ve nasıl sürdürüldüğüne yönelik olarak bir çıkarım yani hipotez geliştirmesi ve olası çözüm stratejilerini terapiye hazırlık aşamasında belirlemesidir. Bilişsel Davranışçı Terapistler değerlendirme sürecinde sorunları formüle etmeye odaklandıkları için diğer terapilere kıyasla daha az değerlendirme görüşmesine ihtiyaç duyabilirler.
Sorun belirlendikten sonra terapist sorunun güncel olarak nasıl deneyimlendiğini yakın zamanda yaşanılan birkaç örneği dinleyerek kavramlaştırır. Burada terapistin edinmesi gereken bilgiler nettir. Sorunun nasıl tetikleyicilerle ortaya çıktığı, bu tetikleyicilerin nasıl fark edildiği ve algılandığı, bu algılamanın olası duygusal ve davranışsal sorunlarını anlamak terapist için elzemdir. Terapist bu olaylar arasındaki bağlantıları ve benzer örüntüleri ne kadar iyi keşfederse terapiyi de o kadar iyi planlayacaktır.
Danışanın Sorunu Hakkında Farkındalığını Yükseltme
BDT, psikoeğitimle başlar ve bu aşama danışan ve terapistin işbirliği kurması için gereklidir. Terapist, sorunun nasıl bir döngüden kaynaklandığını danışana aktarır ve bu konuda danışanın içgörü kazanmasını hedefler. İçgörünün yani yaşanılan sorunun nasıl olduğu, nasıl gerçekleştiği ve nasıl sürdürüldüğü konusundaki farkındalığın az olması hem çözüme ulaşılmasını zorlaştırır hem de yapılacak müdahalelere karşı danışanın direnç gösterme riskini artırır. Psikoeğitim genel hatlarıyla bir tetikleyiciyle karşılaşıldığında kişinin akıl yürütme tarzının nasıl işlediğine odaklanır. Çoğu sorun genellikle bir kısırdöngü çizer ve danışan da bu kısırdöngü içerisinde sıkışıp kalmıştır. Bu kısırdöngünün sadece anlaşılması bile sorunun çözümü için oldukça etkili bir adım olabilir. Ayrıca, danışan psikoeğitim sürecinde sorunun diğer kişilerde nasıl olabileceğini ve bu tarz durumların neden sorun oluşturduğunu da keşfedebilir.
Akıl Yürütme Biçiminde Değişiklik Kazandırma Amacı
BDT temeliyle biliş (düşünce ve inançlar) ve davranış değişikliklerini hedefleyen bir terapi türüdür. Bu yüzden danışan, terapistin hangi alanlara ve hangi gerekçeyle müdahale etmeyi planladığını öğrenmelidir. Bu yüzden BDT seansları %50-%50 işbirliğini baz alır. Yani bu her iki tarafın da olabildiğince aktif olacağı anlamına gelir. Bilişsel Davranışçı Terapist pasif bir dinleyici rolünde değildir, aşırı konuşarak ders verir gibi de yaklaşmaz ya da kendi düşüncelerini danışana aktarmaya çalışmaz. Danışan ve terapist işbirliği içerisinde bir sorun alanı belirler ve o sorunun temelinde yatan problemler üzerine tartışmalar yürütür. Danışan, terapistin uyguladığı teknikleri de anlamalıdır. Bu anlayış danışana karşısına çıkan benzer sorunlarda kendisine yararlı olan stratejileri belirleme yetisi kazandırır.
BDT seans içinde konuşulanların uygulamaya dökülmesini gerektirir. Ancak bu şekilde üzerinde konuşulanların kalıcı olmasının yolu açılabilir. Bu yüzden her seansın sonunda beraber bir uygulama planlanır. Bu uygulamanın planlanması için yine işbirliği kurulması ön plana çıkar. Danışan ve terapist uygulamayı en kolay hale getirmek ve uygulamanın önündeki engelleri ortadan kaldırmak için olabildiğince net olmaya çabalar. Bu uygulamalar bazen kayıt tutmak gibi yazılı olurken, bazen farklı davranış türlerinin denenmesini, korkulan durumlara maruz kalınmasını ya da tetikleyiciyle karşılaşıldığında dikkatin olduğundan farklı bir biçimde odaklanmasını içerebilir.
Nüks Önleme
Yapılan araştırmalara göre Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) problemin tekrar ortaya çıkmasını önleme konusunda diğer yaklaşımlara göre daha etkilidir. BDT’yi popüler yapan özelliği de budur. Sorun çoğu zaman geçici olarak çözülebilir ancak sıkıntıların tekrar ortaya çıkması durumunda danışanın tam olarak ne yapması gerektiği konusunda bilgi sahibi olması işini oldukça kolaylaştırır. BDT, bu amaca yönelik olarak danışanı sorun karşısında eğitmeyi amaçlar ve kazanımlarının kalıcı olduğundan emin olmak ister. Eğer yeterli değişikliğe ulaşıldıysa danışanın düşünce yapısında daha gerçekçi, daha işlevsel ve daha yararlı inanç örüntülerinin yerleştiği fark edilebilir.