Evlilikte Seks Neden Bitiyor?
Evlilikler sevgi, saygı, bağlılık ve alışkanlıklar üzerine kurulur ancak evlilik söz konusu olduğunda cinsellik de bu kavramın dinamiklerinden bir tanesidir. Çiftler, cinsellik yaşarken birçok problemle karşılaşabilir; ancak bu yazımızda ele alacağımız konu evlilikte cinselliğin azalması hatta neredeyse bitecek noktaya gelmesidir.
Evliliğin sağlıklı bir şekilde yürümesi için birden fazla etmenin bir araya gelmesi gerekmektedir. Evet, bu birliktelik her zaman mutlu ve heyecanlı olmayacak, dönem dönem alevli tartışmalar da ortaya çıkacaktır. Ancak cinsellikle ilgili problemler yaşanmaya başladığında bu ciddi bir tatminiyetsizliği beraberinde getirecektir. Yani bu sanıldığından daha ciddi bir sorundur.
Evlilikte Cinsellik
Genellikle evliliğin ya da birlikteliğin ilk dönemlerinde cinselliğe fazlaca zaman ayrılmakta ve çiftler bunu oldukça sık yaşamaktadırlar. Fakat, aynı evi paylaşmak ve istenildiğinde buna ulaşabilir olmak zamanla cinselliğin cazibesinde normal olarak bir azalmaya neden olmaktadır. Bu oldukça normal bir durumdur. Daha sonrasında kişiler cinselliği rutin olarak sürdürmeye başlayabilirler. Aynı ortamı paylaşma düşüncesi de özlemeyi ve kişinin bazı duyguları içinde yaşaması ihtimalini azaltacağından, kişi bir süre sonra daha az heyecanlı ve hevesli görünebilir.
Peki, bu durum aynı şeyin devamlı olarak tekrarlanıyor olmasından kaynaklanıyor olabilir mi? Cevap çelişkili olabilir. Ancak, insan doğası gereği doyumsuz bir varlıktır ve her zaman farklı olana yönelmeye ve arzu duymaya eğilimlidir. Organizmayı kadın ve erkek olarak ikiye ayırırsak, üreme isteklerini de farklı açılardan değerlendirmemiz gerekmektedir.
Evrimsel Açıdan Bakış
Aslında cinsellik üreme isteğinden kaynaklanmaktadır. Evrimsel psikolojiye göre organizmanın asıl amacı hayatta kalmak ve genlerini gelecek nesillere aktarmaktdır. İlk olarak erkeği ele alalım. Doğada da bir çok örneğini görebileceğimiz gibi ‘’erkek’’ olabildiğince fazla dişiyi dölleyip mümkün olduğu kadar fazla yavru meydana getirme içgüdüsü taşır. Olabildiğince hızlı olmalı ve olabildiğince hızlı toparlanıp farklı dişilere yönelmelidir. ‘’Dişi’’ ise sağlıklı, güçlü ve genleri sağlam olan erkeği bulmalı ve o erkekten benzer özellikleri taşıyan yavrular doğurmalıdır.
Bu oldukça basit bir sistemdir aslında. Doğal seleksiyon sağlıklı, güçlü ve hayatta kalmak için elverişli organizmaların hayatta kalması için işlemektedir. Böylelikle her nesil bir öncekinden daha sağlıklı ve yaşanacak hayata daha uygun olabilir.
Tek Eşlilik ve Toplum Yapısı
Günümüze geldiğimizde ve insanların gelişen toplum yapılarını göz önünde bulundurduğumuzda doğal seleksiyonun neredeyse ortadan kalkmış olduğunu görebiliyoruz. Yine de, içgüdülerimiz bizi yönlendirmeye devam etmektedir. Her ne kadar tek eşli toplum yapılarında doğmuş ve yetişmiş olsak da, tek eşlilik aslında doğamızda olan bir durum değildir ve bu bizim sonradan adapte olmaya çalıştığımız bir durumdur. Buna adapte olmaya çalışmak da çiftlerin üzerinde farklı bir baskı meydana getirmektedir.
Evlilikte Cinselliği Etkileyen Ortak Sorunlar
Evrimsel açıklamasını bırakıp günümüze odaklandığımızda karşımıza günümüz evliliklerindeki cinselliği etkileyen bazı ortak sorunlar çıkmaktadır. Bunlardan ilki kişilerin sürekli aynı kişi ile birlikte olmaktan duymuş oldukları doymuşluk hissidir. Kişilerin zaman içinde kendilerine gösterdikleri özen ve bakımın azalması da cinselliği ve duyulan arzuyu direkt olarak etkileyecektir. Ayrıca, kişiler evlendikleri ve aynı ev içerisinde yaşamaya başladıklarında, eşlerinin kendilerinde rahatsızlık uyandıran huylarını da keşfetmeye başlarlar. Bu da aralarındaki çekimde bir azalmayı tetikleyebilir.
Kişilerin sekse olan bakış açıları farklı olabilir. Yani eşlerden biri için bir haftada yapılan seks sayısı fazla olabilirken, diğeri için bu sayı az olabilir. Seks süresi iki tarafı da tam anlamıyla tatmin etmeyebilir ve eşler bu yüzden problem yaşayabilir. Sonuçta cinsellik karşılıklı yaşanan bir durumdur ve eşler birbirlerinin isteklerine ve ihtiyaçlarına cevap vermelidirler. Aksi takdirde aralarında ciddi bir boşluk oluşabilir.
Evlilik gerçekleştiği andan itibaren, toplumun da dayatmış olduğu bir şey olarak, eşler sürekli olarak bir arada olma ve çoğu aktiviteyi birlikte yapma ihtiyacı hissederler. Her insanın kendi başına zaman geçirmeye ve kendini dinlemeye ihtiyacı vardır. Bu göz ardı edildiğinde psikolojik problemlerin ortaya çıkması oldukça olasıdır. Özellikle, çocuk olduktan sonra kişilerde bir uzaklaşma durumu ve sahip olunan enerjinin çoğunun çocuğa aktarılması durumu ortaya çıkabilir. Bu çok önemlidir. Eş ve çocuğa gösterilen ilgi arasındaki denge sağlanamadığı zaman da cinsellik ve birliktelik problemleri ortaya çıkacaktır.
Psikolojik Danışman Göksel AKKAYA