Depresyon, Genler ve Depresyona Yatkınlık
Depresyon ile ilgili en çok merak edilen konulardan biri de depresyonun genler yoluyla aktarılıp aktarılmadığı ve kişilik tiplerinin depresyona karşı farklı hassasiyetlerinin olup olmadığıdır. Bu konuya açıklık getirmek özellikle faydalı olacaktır.
Bazı Kişiler Depresyona Yatkın Olabilir
Bazı insanların depresyonun belirli tiplerine yatkınlık gösterdikleri, ve bunda da genlerin rolü olduğu kanıtlanmıştır. Ancak yine de bu, depresyonun tam olarak nasıl geliştiğini açıklamaktan oldukça uzaktır. Depresyon üzerinde yapılan araştırmaların sonuçları çocukluğun ilk dönemlerindeki deneyimlerin ve yaşam olaylarının depresyonun asıl kaynağı olduğunu gösterir niteliktedir.
Depresyonun potansiyelimiz olan bir ruh hali olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Tıpkı korku, kaygı, üzüntü veya cinsel uyarılma deneyimlediğimiz gibi depresyonu da deneyimlememiz ve geliştirmemiz mümkündür. Depresyon da, en az bahsetmiş olduğumuz bu duygular gibi beynimizdeki gerçek kimyasal değişimlerle bağlantılıdır.
Hayvanların da depresyona yakalandığı düşünülmektedir ve bu konuda yapılan araştırmaların sayısı da gün geçtikçe artmaktadır. Tıpkı insanlardaki gibi bir hayvanın kontrolü yitirmesi, statüsünü kaybetmesi ya da bir yere hapsolması gibi durumlar, o hayvanın insanlarda görülen depresyona benzer belirtileri göstermesine neden olmaktadır.
Depresyon Bizlere Genlerimiz Yoluyla Aktarılmış Olabilir
Kişi olarak değer görme ile bağlantılı sinyaller insanlarda evrimleşmiş ve ruh hallerinin aracısı haline gelmiştir. Ayrıca beynimizde sürüngenlerle birlikte evrimleşmiş mekanizmalar ya da yapılar bulunmaktadır. Nöropsikologlar bu bölümleri sürüngen beyni olarak tanımlamaktadır. Depresyonu anlamamızda bizlere yardımcı olabilecek evrimsel bir görüş mevcuttur: Evrim sıfırdan yeni tasarımlar ortaya koymaz! Bir türün evrimleşmesiyle, eksi tasarımlar düzenlenir, benimsenir ya da değiştirilir. Bu da beynimizin derinlerinde milyonlarca yıllık yapıların olabileceğine işaret etmektedir. Bu karmaşık sistemlerin ve milyonlarca yıllık değişimlerin kalıntılarının genlerimiz aracılığıyla nesilden nesle aktarılıyor olması görüşü, savunma mekanizmalarımız ve bazı davranış örüntülerimiz başta olmak üzere bir çok konuda açıklayıcı olabilmektedir.
Buna göre depresyon, milyonlarca yıllık evrimsel birikimin veya kalıntıların bize genlerimiz aracılığıyla aktarılmasından kaynaklanıyor olabilir. Ancak yine de göz ardı edilmemesi gereken ve yapıcı adımlar atmada ihtiyacımız olan yaklaşım kişisel deneyimlerin, yaşam tarzlarının ve düşünce biçimlerinin kişileri depresyona çok daha yatkın hale getirdiğidir.
Depresyon tekrarlayabilen bir bozukluktur ve bu durum kişiyi korkutabilir, ancak bunu bilmek kişinin önlem alması konusunda motivasyonu tetikleme ihtimalini de beraberinde getirmektedir. Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar sizi başarısızlık ve aşağılık hissinden bir süreliğine kurtarabilir ancak özellikle medikal tedavi süresince dikkat edilmesi gereken şey kişinin bu tür duyguları derinlerde muhafaza ediyor olabileceğidir. Yani daha açıklayıcı olmak gerekirse; ilaçlar kişiyi yeniden eğitmez ve kişiyi depresyonun altında yatan inançlardan kurtarmaz. Bu yüzden psikoterapiler, depresyonun nüksetmesini önlemede oldukça etkili sonuçlar vermektedir.
Depresyon ve Genel İstatistikler
Majör depresyonun herhangi bir zamanda kadınlarda görülme oranı %4-10 iken erkeklerde %2-5’tir. Kadınlarda yaşam boyunca görülme riski %10-26 iken, erkeklerde bu oran %5-12’dir. Prpr
Ekonomik düzeyi daha düşük toplumlarda bu oranlar daha yüksektir.
Alkol ve uyuşturucu sorunları, yeme bozuklukları ve saldırganlık gibi durumlar da depresyonla bağlantılı ortaya çıkmış olabilir ve depresyonun iyileşmesiyle beraber bu durumlar ortadan kalkma eğilimi gösterirler.
20.Yüzyıldan itibaren depresyon oranlarında ciddi bir ivmelenme görülmektedir ancak buna neyin yol açtığı tam olarak bilinmemektedir.
Psikolojik Danışman Göksel AKKAYA