Dünya üzerinde 8 milyardan fazla insan vardır ve herkesin akıl yürütme biçimi farklılık gösterir. Ancak insanların düşünce sistemlerinde benzer örüntüler kolaylıkla fark edilir. Bu düşünce ve inançlar bilişsel terapide ”biliş” olarak ele alınır. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) bilişlerin terapinin merkezine konumlandırıldığı bir terapi türüdür ve terapide asıl hedef biliş düzeyinde değişiklikler gerçekleştirmektir.

Yukarıda da bahsedildiği gibi dünya üzerinde yaşayan her insan farklı düşünce biçimlerine sahiptir. Bu çeşitliliğin sebebi şunlar olabilir:

  • Kişinin yaşadığı toplum yapısı
  • Kişinin aile yapısı
  • Kişinin ailesinin düşünce yapısı
  • Yetiştirilme sürecinde süreğen olarak maruz kaldığı olumsuz olarak yorumlanabilecek durumlar
  • Toplumsal olarak nelerin sorun olarak görüldüğü ve görülmediği
  • Kişinin karşılaştığı olaylar karşısında öğrendikleri/ çıkarımları
  • Kişinin eğitim düzeyi ve kalitesi…

Yukarıda da görülebileceği üzere, kişinin düşünce sistemi birden fazla faktörden etkilenir. Bu yüzden düşünce yapısı kişiye özel ve oldukça karmaşıktır. Ancak bu, insan zihninin benzer şekillerde çalışmadığı anlamına gelmez. Her insan doğduğu andan itibaren zihinsel şemalar geliştirir. Zihinsel şemalar kişiye olayları tanımlama, ayırt etme ve anlamlandırma bağlamında kolaylık sağlar. Bu kişinin hayatını kolaylaştıran bir sistemdir. Günlük hayattan elde edilen bilgiler beyinde şemalar aracılığıyla organize edilir ve depolanması kolaylaşır.

Bazı şemalar ise diğerlerine kıyasla insan hayatı için çok daha kritik bir role sahiptir. Bunlar sevilme/sevilmeme, değerlilik/değersizlik, yeterlilik/yetersizlik, çaresiz olmama/çaresizlik kabul edilme/yalnızlık gibi şemalardır. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) daha çok bu şemaların düşünce sistemi üzerindeki etkilerine odaklanır. Genel kanının aksine BDT sadece yüzeydeki düşüncelere odaklanmaz. Zihinsel işlemleme katmanları arasındaki etkileşimin yüzeye nasıl etkileri olduğunu kavramlaştırmaya çalışır ve sıklıkla yüzeye vuran örüntüleri ayrıştırmaya çabalar.

Bilişsel Davranışçı Terapiyle (BDT) çalışırken öncelik yüzeye yansıyan inançların içeriğine müdahale etmektir. Çünkü gündelik yaşamda karşılaştığımız olaylar karşısında akıl yürütme biçimimizden kaynaklı olarak sorun yaşama ihtimalimiz yüksektir. Zaten vermiş olduğumuz çoğu tepki otomatiktir, buna düşünceler de dahildir ve otomatik olan her şeyde olduğu gibi düşüncelerde de sorunların ortaya çıkması şaşırtıcı değildir. Bu yüzden bir olayla karşılaşıldığında otomatik olarak zihinde beliren inançların doğruluğu, işlevi ve yararları bir süzgeçten geçirilmelidir. Normalde kişinin zihni bu düşünceleri ”kesin doğru” biçiminde işleme eğilimindedir; bu otomatik düşüncelerin mantığını gözler önüne serer. Hatta bu otomatik süreç o kadar hızlı gerçekleşir ki, kişi çoğunlukla bu süreci fark edemez ve sadece sonrasında bıraktığı duyguları deneyimleyebilir.

Bilişsel Davranışçı Terapi’de (BDT) ilk hedeflenen bu sürecin fark edilmesidir. Çünkü terapötik çoğu müdahale bu süreçte gerçekleştirilecek ve değişimin yine bu süreçten daha derin katmanlara yayılmasına çalışılacaktır.